17 Kasım 2013 Pazar


DOSTUM, MODERN DEMİŞSİN AMA BU BİLDİĞİN MANTIKSIZ


DOSTUM, MODERN DEMİŞSİN AMA BU BİLDİĞİN MANTIKSIZ

Hasan: Abi çok sinirliyim ya…

Fahri: N’oldu hacı, hayırdır.

H: Abi, sevgilim geçen akşam bir arkadaşının doğum günü kutlamasına gitti. Tamam gitsin doğum gününe, ona bir şey dediğim yok. Gidebilir ama geceyi orada geçirmiş. Bu olabilir mi ya, mümkün mü! Erkekler falan da var…

F: Söyle abi o zaman, rahatsız oluyorum bu davranışından de.

H: Dedim abi, cevap olarak “sıyrıl artık bu bağnazlıklarından, aş artık bunları” diyor. Ama ben onun geceyi başka erkeklerle aynı yerde geçirmesine tahammül edemem. Tamam, kötü bir şey yapmaz biliyorum ama buna tahammül edemem. Git kutlamaya, eyvallah ona bir şey dediğim yok  ama bu kadarı da olmaz.

F: Haklısın abi, bende de durum farklı değil.

H: Hadi ya, sende ne var?

F:  Abi Sinem telefonda başka bir erkekle konuşuyormuş. En yakın arkadaşı söyledi bana, o duymuş.

H: Eeee… Ne vardı?

F: Başka bir erkekle çok samimi bir şekilde konuşuyor, yetmez mi!

H: Ne var ki bunda?

F: Nasıl ne var, benimle sevgiliyken.. Yani tamam, uzun vadede ne olacağımız ya da evlenip evlenmeyeceğimiz belli değil ama sevgilisi varken neden başkalarıyla neden bu seviyede konuşuyor. Ayrıca yakın arkadaşı şunu da duymuş, karşıdaki eleman “sana aşığım desem ne dersin?” demiş, bu da tam cevap vermemiş ve geçiştirmiş. Benim bildiğim, bu durumdayken ona “benim halihazırda bir sevgilim var ve ondan ayrılmadan senin bu soruna muhatap olamam” demesi lazım ama demiyor!

H: Abi çok abartmışsın sen de ya! Dediğin gibi, henüz seninle evleneceği kesin değil. E doğal olarak o da başka birileriyle konuşabilir. İleride oluşacak olumsuz bir durumda ortada kalmamak istediği için böyle yapıyor. Yapma hakkı var.

F: Ya tamam da benimle bir ilişkisi var, çok umut vaat eden bir halde olmasa da var yani.

H: Abi onun da sonuçta bir hayatı var ve onu garantiye almak zorunda. Bundan dolayı kendisiyle yapabilecek ihtimali olanları hazırda tutmalı, bu normal.

Şahit olduğum bu diyalogdan yola çıkarak modern insanın ahlâk anlayışı üzerine birkaç yorumda bulunacağım. Hayır, onları aşağılamak gibi bir niyetim yok. Modern insanın bu ahlâk anlayışı kişisel anlamda sahip olduğum değerlere taban tabana zıt olsa da “şunlara bak, ahlâksızlar!” şeklindeki, ne bana ne de onlara bir faydası olmayacak ve içimdeki “ben iyi bir insanım işte!” demek için fırsat kollayan kibir canavarını harekete geçirecek davranışı sergilemeyeceğim. Tek amacım, günümüz insanının sadakat özelinde ahlâk anlayışının ne kadar mantık yoksunu olduğunu açıkça anlatmak.

Olaya baktığımızda Hasan’ın sahip olduğu ahlâk anlayışı, ilişkide olduğu kişinin partiye katılmasında (ve Fahri’nin durumuna yaptığı yorumlara göre, başka erkeklerle “aşk” temalı konuşmasında) bir sakınca görmezken yine aynı kutlamadaki kişilerle geceyi geçirmesini kendine yediremiyor. Yani ahlâkının sınırı bu noktada, biz x birim diyelim.

Fahri ise sadakat barikatını 3x birim öteye koymuş. Onun ahlâk anlayışı için sevgili olarak gördüğü kişinin başka erkeklerle taleplere açık bir şekilde konuşması doğru değil.

Buraya hayalî bir kişi daha ekleyelim. Bu insan şahsi ahlâkî anlayışıma paralel biri olsun ki hayal ederken gerçekçilikten uzaklaşmayalım, adına da Y diyelim. Y’nin ahlâk anlayışına göre ise ilişkide olduğu kişinin, dinin uygun bulmadığı hiçbir etkileşime (partiye gitme, konuşma vs.) girmemesi gerekiyor. Yani Y kişisi, barikatını 5x’lik bir mesafeye konuşlandırmış ki sadakatine en ufak bir zarar dahi gelmesin.

Şimdi, saydığımız bu üç kişinin ahlâki değerlerinin yani barikatlarını x’e, 3x’e ve 5x’e yerleştirmelerinin rasyonalitesini, mantıklılığını ve dolayısıyla altında yatan nedenlerini sorgulayalım.

Hasan barikatını özgür iradesiyle (!) x’e yerleştirdi, neden?
Fahri ise yine özgür bir irade (!) ile 3x’e yerleştirdi barikatını, neden?
Herhangi bir dinî referansa göre yerleştirmediler, çünkü öyle bir hassasiyetleri yok, ikisini de tanıyorum. (Hassasiyetinin olmamasını kötü bir şey olarak söylemiyorum, kendilerinin bileceği iştir.) Ben sadece şu noktayı vurgulamak istiyorum;  bu adamların sadakat sınırını farklı yere koymalarındaki referans noktaları, bugüne kadar yaşadıklarıyla ortaya çıkardıkları kişisel değer yargıları. x ve 3x olarak farklılaşmalarının sebebi, yaşadıklarının farklılığı nedeniyle tecrübelerinin çeşitli olması. Yani onların, hayatlarında karar almak ve ona göre hayatlarına yön vermek için referans olarak kullandıkları işaret taşlarının oluşması  tamamen yaşadıklarına bağlı.

Eğer Hasan’ın yaşadıklarının aynısını Fahri de yaşasaydı, ilişkide bulunduğu kişinin başkalarıyla konuşmasını uygun bulmamak gibi bir sorunu olmayacaktı. Yani özgür iradeyle bu kararların alındığı yargısı bir yanılgıdan ibaret. Hayat nereye yönlendirirse oraya yelken açan başıboş deniz taşıtı hükmünde insancıklar var sadece. Anlaşılacağı üzere de bir akla, mantığa, rasyonaliteye de sahip değil bu anlayış.

Y kişisinin durumuna bakalım. Sadakat barikatını dininin koymasını telkin ettiği yere koymuş. Sınırın yerini belirlemek için de öyle rastgele bir seçimde bulunmamış; Hasan’ın yaşadıklarını da yaşasa, Fahri’nin hayatı gibi bir hayatı da olsa eğer bir dine inanıyorsa (Budizm bile olabilir bu) hayatta yönünü bulmak için kullandığı sabiti yine aynı olacaktı.

Yani Y’nin ahlâki tutumunun altında yatan din öğesi diğerlerinde olduğu gibi kaypak bir zeminde değil. Çünkü din referansından yola çıkarak ahlâki tutumları belirlemekle ya doğru ya yanlış yapılmış olur. Çünkü birbirlerinin çoğu yerde zıddını iddia eden onlarca dinden sadece biri haktır. Bana göre İslâmdır bu, başkasına göre Budizmdir, Hıristiyanlıktır vs. Bu da demek oluyor ki dinî anlayışlara bağlanmakta, doğru yapma gibi bir ihtimal mevcut ve bu ihtimalin mevcudiyeti insanın söz konusu tercihini rasyonel kılmakta.

Ancak Hasan ve Fahri’ye baktığımızda tercihlerinin doğru olma ihtimali o kadar düşük ki yok hükmünde. Çünkü insanın yaşadıklarını sadece kendi aklıyla biçimlendirmesi, yorumlaması şeklinde ortaya çıkardığı ahlâk anlayışının doğru olma ihtimali, yüzlerce yıldır hüküm süren ve ilahi güce dayandığını iddia eden onlarca dinin sunduğu ahlâk anlayışının doğru olma ihtimalinin yanında sıfır kalır. Dolayısıyla Hasan ve Fahri’ninki gibi bir ahlâk anlayışına sahip olan günümüz insanının yaptığı  tercih mantıksızdır ve asla rasyonel bir tercih olamaz.
kaynak:yskiyak.blogspot.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Beşiktaş 1-1 Real Betis Maç Özeti